Psikolog Hatice Zengel, günümüzde bağımlılığın hem nüfusa oranla çığ gibi arttığını hem de bağımlı olunan şeylere başlama yaşının gittikçe düştüğünü söyledi. Zengel, “Lütfen çocuğunuza sahip çıkın: Bebeklikten itibaren bağınızı, aranızı iyi tutun. Bir sorunu olduğunda sizinle paylaşabilsin. Her yaşta tabii, ama özellikle bir miktar daha asi olunan, kişiliğin oturması, derslerin, sınavların, arkadaşların, sosyal medyanın, her kafadan ayrı çıkan seslerin daha hassas, kırılgan, her türlü tehlikeye açık hale getirebildiği ergenlik çağında” dedi.
Zengel, “Bağımlılık konusunda bildiğimiz yanıldığımıza yetmiyor” konulu bir yazı kaleme aldı. Zengel, bağımlılığın ortak yönünün kişinin anlık haz, mutluluk duygusu yaşaması olduğunu anımsatarak, “Yetişkin bir insan olarak da size her türlü zarar verecek bir bağımlılığa ilk adımı hiç atmayın derim. Tabii hayat sizin, sağlık sizin ama zarar görecek olan tek kişi siz değilsiniz” ifadelerini kullandı. Zengel, konuyla ilgili şunları kaydetti: “Bağımlılıkla ilgili hepimizin bildiği bir şeyler illaki var. Hiçbir şey bilmeyen, en azından bağımlı bir bireyle yaşayan ailenin hikayesini duymuştur. Çünkü yazık ki günümüzde bağımlılık hem nüfusa oranla çığ gibi artmakta hem de bağımlı olunan şeylere başlama yaşı gittikçe düşmektedir.
Neler var bağımlı olunan? Sigara, alkol, madde, kumar, teknoloji, en son bir eğitimde sayın Faruk Bozkır hocamızın vurguladığı spor ya da egzersiz…
Hepsinin ortak yönü şu: Kişinin anlık haz, mutluluk duygusu yaşaması. O mutluluğu tekrar tekrar yaşama isteği, ama aslında her defasında bu mutluluğa ulaşmanın daha zor olması, daha çok bağımlı olunan şeyi yapma, bir kısır döngüye düşme… Tırnak içerisinde bağımlılığın tek olumlu gibi görünen yönü.
Ya olumsuzluklar, hayatımıza verdiği zararlar? En basiti, dünyada en yaygın kullanılan ve yasal olan tek “uyuşturucu madde” sigara. Orta Asya’dan Amerika kıtasına göçtüğü ve soydaşımız olduğu da düşünülen Kızılderililerin dünyanın başına sardığı “barış çubuğu”. Tütün ve mamüllerinin zararlarını bilmeyen sigara tiryakisi yoktur elbet. Kutulara basılan kanserli akciğer ya da boynu bükük erkek fotoğraflarının bir caydırıcılığı da…
Beyin hücrelerini kaybedip birçok hastalığa açık hale gelmek, alkolün özellikle karaciğerde, bazı maddelerin akciğerde ölümcül hastalıklara sebep olması, hafıza kayıpları, esrarın paranoid şizofreni riskini kullanmayanlara oranla yedi katına çıkarması, şiddetli depresyon, cinsel işlev bozuklukları sağlıkla ilgili sorunlara örnek.
Hepsinin ayrı bir maddi yükünün olması da başka bir olumsuzluk. Geçenlerde bir danışanım “Alkole verdiğim kadar parayı çoluk çocuğuma harcayamıyorum.” dediğinde ikimiz de kısa bir süre yutkunup birbirimize bakabildik sadece. O ağlamamaya çalışırken ben de diyecek söz bulamadım.
Öncelikle aileyle, sonrasında iş arkadaşları, sosyal çevre ve aslında nihayetinde kelebek etkisi gibi tüm toplumu etkileyen iletişim sorunları, kopuklukları, öfke patlamaları, yıkılan yuvalar, zarar gören eş ve çocuklar…
Ama “Önce can…” Bağımlı insan, en büyük zararı kendine verir. Peki bile bile mi ve neden? Birçok insan, her ne olursa olsun, bağımlı olmayacağını düşünerek bağımlılığa ilk adımları atar. Sebep ya da bahane çok: Merak, arkadaş çevresi, stres yükü, maddi sorunlar, bozulan aile ilişkileri…
Ve bugün asıl vurgulamak istediğim yere geldim: Bazı şeyler sandığımız gibi değil. Bağımlı insanlar genelde aslında toplum içinde uyumlu görünen, kimseye kolay kolay zarar veremeyen, kendini ifade edemeyen, paylaşamadığı sorunların yükü altında ezilen ve gidip bağımlılığa sığınan insanlar. Alkol ya da maddeyi aşırı ya da uzun süre kullanım sonucunda, tabii ki suça varan davranışlar görebiliyoruz ama, benim asıl dikkat çekmek istediğim bu insanların sevgi ve desteğe ihtiyaçlarının olduğu. Önce aile, sonra sosyal çevrenin desteği, inancı, güvenmesi, o insanın bağımlılıktan kurtulmasında çok önemli. Yoksa destek yerine köstek olan aile ve çevre ancak bağımlılığı besleyecek ve şikayet etmeye devam edecektir.
Bu konuda en önemlisi bağımlılığa hiç başlamamak tabii. Lütfen çocuğunuza sahip çıkın: Bebeklikten itibaren bağınızı, aranızı iyi tutun. Bir sorunu olduğunda sizinle paylaşabilsin. Her yaşta tabii, ama özellikle bir miktar daha asi olunan, kişiliğin oturması, derslerin, sınavların, arkadaşların, sosyal medyanın, her kafadan ayrı çıkan seslerin daha hassas, kırılgan, her türlü tehlikeye açık hale getirebildiği ergenlik çağında… Bu yazıyı yazarken çok düşündüm, ekran başında kıvrandım resmen. Çünkü bir bilim insanı olarak sorumluyum. Her yaşta insanın okuyabileceği bir ortamda yazıyorum. Ebeveyn olarak çocuğunuzun aklına durduk yerde karpuz kabuğu düşürmeyin, bağımlıkla ilgili sorular sormayın. Gerçekten çok şüphelendiğiniz durumlar olursa, bu alanla ilgili bir uzmandan bilgi ve destek istemekten çekinmeyin.
Yetişkin bir insan olarak da size her türlü zarar verecek bir bağımlılığa ilk adımı hiç atmayın derim. Tabii hayat sizin, sağlık sizin ama zarar görecek olan tek kişi siz değilsiniz. Ayrıca neden zarar göresiniz ki! Sosyal çevre, olmadı profesyonel destek almak sorunlarınızı çözmenize, değilse bile paylaşıp yükünüzü azaltmanıza daha sağlıklı bir seçenektir.”
Haber linki: buraya tıklayın